BLOGGER TEMPLATES AND TWITTER BACKGROUNDS »

Pazartesi, Kasım 07, 2011

ANAEROBİK ARITIM...


      Anaerobik arıtım; oksijensiz bir ortamda organik maddelerin mikroorganizmalar tarafından CH4  ve CO2’e  dönüştürülmesidir.
     Anaerobik Arıtmanın Avantajları;
  •          Yüksek kirlilik konsantrasyonuna sahip endüstriyel atıkların arıtılmasında yüksek giderim performansı sağlanmaktadır.
  •          Anaerobik arıtımın son ürünü olan metan gazı yüksek enerji potansiyeline sahiptir ve ekonomik bir kazanç sağlamaktadır. Organik maddenin anaerobik olarak parçalanması sonucu oluşan gaz hacimce %55-70 CH4, %25-30 CO2 ve az miktarda azot, hidrojen sülfür, su buharı içermektedir.
  •         Anaerobik arıtımda büyük miktarda atık stabilizasyonu sağlanmasının yanında üretilen çamur miktarı da düşüktür. Anaerobik proseslerde giderilen her kg BOİ5 için 0.1-0.2 kg çamur üretilmektedir.
  •         İşletme parametrelerinin kolayca kontrol edilmesi,
  •        Yüksek oranda organik maddenin uzaklaştırılması,
  •        Sistemin kapalı olması nedeniyle çevrenin koku bakımından rahatsız edilmemesi,
  •        Maliyeti yüksek dikkatli bakım gerektiren havalandırma ekipmanlarının elimine edilmesi,
  •        Çamur işleme tesislerinin boyutlarının küçülmesi,
  •        Düşük ilave besin gereksinimi ve
  •        Tasarımının kolay olması gibi ek avantajlara sahiptir.

Çarşamba, Ekim 19, 2011

Katı Atık Kontrol Yönetmeliği'nden Başlıca Maddeler...

Katı Atık Kontrol Yönetmeliği; 53 madde ve bu maddeler üzerine hazırlanmış eklerden oluşmaktadır. Çevre Mühendisi olarak okunması ve bilinmesi gerekli yönetmeliklerden bir tanesidir. Bu yönetmelik içerisinden hatırlaması kolay ve önemli maddeleri belirtmiş bulunuyorum. Okumakta fayda var diye düşünüyorum. Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.

Katı atık : Üreticisi tarafından atılmak istenen ve toplumun huzuru ile özellikle çevrenin korunması bakımından, düzenli bir şekilde bertaraf edilmesi gereken katı maddeleri ve arıtma çamurunu,iri katı atık, evsel katı atık, bu Yönetmelikte “katı atık” olarak anılmaktadır.
 

Bertaraf etme: Katı atıkların, konut, işyeri gibi üretildikleri yerlerde geçici olarak biriktirilmesi, bu yerlerden toplanması, taşınması, geri kazanılması gibi işlemlerden sonra, çevre ve insan sağlığı açısından zararsız hale getirilmesi ve ekonomiye katkı sağlanması amacıyla kompostlaştırma, enerji kazanmak üzere yakma ve/veya düzenli depolama işlemlerinin tümüne denir.

İri katı atık : Buzdolabı, çamaşır makinesi, koltuk gibi evsel nitelikli eşyalardan oluşan ve kullanılmayacak durumda olan çoğunlukla iri hacimli atıkları,

Evsel katı atık (çöp) : Konutlardan atılan tehlikeli ve zararlı atık kavramına girmeyen, bahçe, park ve piknik alanları gibi yerlerden gelen katı atıkları,

Arıtma çamuru : Evsel ve evsel nitelikli endüstriyel atık suların, fiziksel, kimyasal ve biyolojik işlemleri sonucunda ortaya çıkan, suyu alınmış, kurutulmuş çamuru,

Kompost:  Organik esaslı katı atıkların oksijenli veya oksijensiz ortamda ayrıştırılması suretiyle üretilen toprak iyileştirici maddeyi,

Üretici : Faaliyetleri süresince atık oluşumuna sebep olan kişi veya kuruluşları,
 

Geri kazanım :Tekrar kullanım ve geri dönüşüm kavramlarını da kapsayan; atıkların özelliklerinden yararlanılarak içindeki bileşenlerin fiziksel, kimyasal veya biyokimyasal yöntemlerle başka ürünlere veya enerjiye çevrilmesini,
 

Zararlı ve tehlikeli atık : Patlayıcı, parlayıcı, kendiliğinden yanmaya müsait, suyla temas halinde parlayıcı gazlar çıkaran, oksitleyici, organik peroksit içerikli, zehirli korozif, hava ve su ile temasında toksik gaz bırakan, toksik ve ekotoksik özellik taşıyan ve Bakanlıkça tehlikeli ve zararlı atık olduğu onaylanan atıkları,
 

Organik madde veya yanma kaybı : Katı atık veya kompostun kurutulduktan sonra kül fırınında  775 0C’de 3 saat süre ile yakılması sonucu yanan veya kaybolan madde miktarını,

Kuru madde : Katı atık veya kompostun kurutma fırınında 103 0C’de yaklaşık 24 saat süre ile sabit ağırlığa gelinceye kadar kurutulması sonucunda geride kalan katı madde miktarını, ifade eder.

Madde 1- Bu Yönetmeliğin amacı; her türlü atık ve artığın çevreye zarar verecek şekilde, doğrudan veya dolaylı bir biçimde alıcı ortama verilmesi, depolanması, taşınması, uzaklaştırılması ve benzeri faaliyetlerin yasaklanması, çevreyi olumsuz yönde etkileyebilecek olan tüketim maddelerinin idaresini belli bir disiplin altına alarak, havada, suda ve toprakta kalıcı etki gösteren kirleticilerin hayvan ve bitki nesillerini, doğal zenginlikleri ve ekolojik dengeyi bozmasının önlenmesi ile buna yönelik prensip, politika ve programların belirlenmesi, uygulanması ve geliştirilmesidir.

Madde 2- Bu Yönetmelik, meskun bölgelerde evlerden atılan evsel katı atıkların, park, bahçe ve yeşil alanlardan atılan bitki atıklarının, iri katı atıkların, zararlı atık olmamakla birlikte evsel katı atık özelliklerine sahip sanayi ve ticarethane atıklarının, evsel atık su arıtma tesislerinden elde edilen (atılan) arıtma çamurlarının ve zararlı atık sınıfına girmeyen sanayi arıtma tesisi çamurlarının, toplanması, taşınması, geri kazanılması, değerlendirilmesi, bertaraf edilmesi ve zararsız hale getirilmesine ilişkin esasları kapsar.

            Özel ve/veya resmi kuruluşlarca ve gerçek kişilerce üretilip çeşidi, özelliği ve miktarı itibari ile insanın sağlığına zarar veren, su, hava ve toprağı kirleten, yanıcı ve patlayıcı madde ihtiva eden, hastalık mikrobu taşıyabilen zararlı ve tehlikeli atıklar hakkında bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz.

Madde 5- Bu Yönetmelik kapsamına giren katı atıkların bertarafı sırasında belediyeler ve yetkilerini devrettiği kişi ve kuruluşlar işlettikleri katı atık tesislerinin faaliyetlerinin planlanmasında ve işletilmesinde; insanların ruh ve beden sağlığına, hayvan sağlığına, doğal bitki örtüsüne, yeşil alanlara ve binalara, toplumun düzeni ve emniyetine, yeraltı ve yüzeysel su alanları ile su rezerv sahalarına zarar vermeyecek ve hava, gürültü yönünden çevre kirlenmesini önleyecek uygun tedbirleri almak zorundadırlar.

Madde 8-  Ayrı bertaraf edilmesi gereken atıkları üreten;

a) Hastanelerin, kliniklerin, laboratuarların ve benzeri yerlerin hastalık bulaştırıcı enfekte, kimyasal ve radyolojik atıkları ile tehlikeli atıklarını,

bTüketicilerin, kullanılmış akü, pil ve ilaç atıkları ile, kullanılmış araç lastiklerini,

            c) Tüketicilerin, ambalaj atıkları dahil değerlendirilebilir katı atıklarını,

            d) Tüketicilerin, metal variller, buzdolabı, çamaşır makinesi, elektronik aletler, mobilya gibi büyük hacimli katı atıklarını,evsel atıklar ile birlikte atmaları yasaktır.


Madde 18-   Katı atıkların, üretici veya taşıyanları tarafından denizlere, göllere ve benzeri alıcı ortamlara, caddelere, ormanlara ve çevrenin olumsuz yönde etkilenmesine sebep olacak yerlere dökülmesi yasaktır.

            Konutlarda ve işyerlerinde, evsel veya evsel nitelikli endüstriyel çöpleri çöp toplama aracına vermek üzere kullanılan çöp biriktirme kapları, çeşitli büyüklükte ve her biri standart ölçülerde olmak zorundadırlar. Bu kapların ölçüleri, şekilleri, malzemeleri Bakanlıkça çıkarılacak tebliğlerde belirtilir.

Çöpü üretenler, bu çöp biriktirme kaplarını, çevrenin sağlığını bozmayacak şekilde kapalı olarak muhafaza etmek ve çöp toplama işlemi sırasında yol üstünde hazır bulundurmak zorundadır.
Evsel katı atık ve evsel nitelikli endüstriyel katı atık üreten kişi ve kuruluşlar, katı atıklarını belediyelerin ve mahallin en büyük mülki amirinin istediği şekilde konut, işyeri gibi üretildikleri yerlerde hazır etmekle yükümlüdürler.

Madde 19- Evsel nitellikte olmayan katı atıkların toplanmasında veya tesis içinde biriktirilmesinde, çevre ve insan sağlığını, çevrenin görünüşünü bozmamak, çevreyi koku, toz gibi yönlerden rahatsız etmemek kaydıyla istenilen hacim ve şekilde kap veya tank kullanılabilir.

Madde 20- Toplanan evsel ve evsel nitelikli endüstriyel katı atıkların, görünüş, koku, toz, sızdırma ve benzeri faktörler yönünden çevreyi kirletmeyecek şekilde kapalı özel araçlarda taşınması zorunludur.

Madde 21- Katı atıkların taşınmasının ekonomik olmasını sağlamak, taşıma hattındaki trafiğe fazla yüklenmemek için şehirlerin merkezi yerlerinde aktarma istasyonları kurulabilir. Bu istasyonlarda küçük hacimli araçlarla toplanan katı atıkların daha büyük hacimli araçlara aktarılarak, bu araçlarla işleme ve depo yerlerine taşınması sağlanır. Aktarma direkt taşıma aracına yapılabileceği gibi, bir ara depoya (bunker) boşaltıldıktan sonra, yeni araca doldurmak şeklinde, dolaylı olarak da gerçekleştirilebilir.

Aktarma istasyonlarının koku, toz, gürültü ve görünüş yönünden çevreyi kirletmemesi için, boşaltma işleminin yapıldığı yerlerin, kapalı olarak inşa edilmesi zorunludur.

Madde 22- 2 nci madde de belirtilen atıklar, hafriyat toprağı hariç olmak kaydıyla evsel katı atık depolama sahasına depolanır.

Evsel ve evsel nitelikli endüstriyel katı atıkların öncelikle geri kazanılması esastır. Geri kazanmanın ekonomik ve teknik olarak mümkün olmaması halinde, atıklar çevrenin sağlığının korunması, katı atık hacminin azaltılması, kısmen enerji veya kompost elde edilmesi amacıyla termik veya biyolojik işlemlere tabi tutulur. Ancak termik veya biyolojik işlemlere elverişli olmayan veya bu işlemler sonucu yan ürün olarak ortaya çıkan atıkların depolanması zorunludur. Bu amaçla belediyeler 1580 sayılı Belediyeler Kanunu gereğince katı atıklar için yapılan depolarda aşağıdaki hususları gözönünde bulundurulur.

Evsel atıkları düzenli depolamak amacıyla inşa edilen depolara, insan ve çevre sağlığını korumak amacıyla;

1) Sıvıların ve sıvı atıkların,
2) Akıcılığı kayboluncaya kadar suyu alınmamış arıtma çamurlarının,
3) Patlayıcı maddelerin,
4) Hastane ve klinik atıklarının,
5) Hayvan kadavralarının,
6) Depolama esnasında aşırı toz, gürültü, kirlenmeye ve kokuya sebep olabilecek atıkların,
7) Radyoaktif madde ve atıkların,
8)Tehlikeli atık sınıfına giren katı atıkların, 
9) Ambalaj atıkların,
depolanması yasaktır.

Madde 24- Evsel ve evsel nitelikli endüstriyel katı atıkları ve arıtma çamurlarını düzenli olarak depolamak amacıyla inşa edilen depo tesisleri, Bakanlık veya ilgili belediyeler tarafından içme suyu temin edilen ve edilecek olan yüzeysel su kaynaklarının korunması ile ilgili olarak çıkarılan yönetmeliklerde, çöp dökülmeyeceği ve depolanmayacağı belirtilen koruma alanlarında kurulamaz.

Depo tesisleri, en yakın yerleşim bölgesine uzaklığı 1000 metreden az olan yerlerde inşa edilemez. Ancak, depo tesislerinin çevresinde tepe, yığın ve ağaçlandırma gibi engeller varsa mahalli çevre kurullarının karar ve gerektiğinde Bakanlığın uygun görüşü ile, bu mesafeden daha az olan yerlerde de ilgili belediye ve mahallin en büyük mülki amirliğince depo kurulmasına müsaade edilebilir.

Taşkın riskinin yüksek olduğu yerlerde, heyelan, çığ ve erozyon bölgelerinde, içme, sulama ve kullanma suyu temin edilen yeraltı suları koruma bölgelerine katı atık depo tesislerinin yapılmasına müsaade edilemez.

Bu alanlar işletmeye açıldıktan sonra iskana açılmayacak şekilde planlanır ve etraflarına bina yapılmasına müsaade edilemez.

Madde 25- Depo tesisleri aşağıda belirtilen özellikler taşımalıdır:
1) Evsel ve evsel katı atık özelliğindeki endüstriyel atıklar ile, bunların atık su arıtma çamurlarını depolamak üzere inşa edilen depo tesislerinin asgari kapasiteleri, nüfusu 100.000’den küçük olan yerleşim bölgelerinde 10 yıllık depolama ihtiyacını karşılayacak şekilde, nüfusu 100.000’den büyük olan  yerlerde 500.000 m3  olarak planlanır.

2) Depo tesisine ulaşım ve depo iç yollarında geçiş her türlü hava şartlarında mümkün olacak şekilde düzenlenir.

3) Planlanan depo tesisi bir çit ile çevrilir.

4) Depolama sahasında kirlenen araba tekerleklerinin yolları ve caddeleri kirletmemesi için, tekerlekleri temizleyecek teknik tedbirleri alınır.

5) Depo tesisi girişinde, girişi kontrol altında tutmak, gelen katı atıkları muayene etmek, tartmak amacıyla bekçi kulübesi, işletme odası, kantar ve kantar binası bulunur.

Madde 26-  Düzenli depo tesisinden, depo tabanına sızan sızıntı sularının yeraltı sularına karışmasını önlemek için depo tabanı geçirimsiz hale getirilir. Depo tabanında oluşturulan bir drenaj sistemi ile sızıntı suları toplanır.Bu amaçla;

1)  Depo tabanı, tabii yeraltı suyunun maksimum seviyesinden en az 1 metre yüksekte olur.

2) Depo tabanına; sıkıştırılmış kalınlığı en az 60 cm. olan kil veya aynı geçirimsizliği sağlayan doğal ya da yapay malzeme serilir. Bu malzemelerin geçirimlilik katsayısı (permeabilite) 1.10 -8 m/sn’den büyük olamaz. Az çatlaklı kaya zeminlerde ise bu değer 1.10-7 m/sn olarak alınır.

Depo tabanının, en az 3 metre kalınlığında doğal kil ve benzeri 1.10 -8 m/sn geçirimlilik katsayısını sağlayan bir malzeme olması durumunda, depo tabanı tekrar geçirimsizlik  malzemesi ile kaplanmaz. Bu durumda geçirimlilik katsayısının sahanın her yerinde  1.10 -8 m/sn olması sağlanır.

İçme ve kullanma suyu havzalarının uzun mesafeli koruma alanında inşa edilecek düzenli depo sahası tabanında, sıkıştırılmış kalınlığı 60 cm. olan kil tabakasının üzerine, kalınlığı 2 mm. olan yüksek yoğunluklu polietilen folye (HDPE) serilir. Serilecek folyenin yoğunluğu 941-965 kg/m3 arasında olmak zorundadır.

3) Geçirimsiz hale getirilen taban üzerine dren boruları döşenerek sızıntı suları bir noktada toplanır. Hidrolik ve statik olarak hesaplanması gereken drenaj borularının çapı minimum 100 mm. ve minimum eğimi %1 olur. Dren boruları, münferit borular şeklinde, yatayda ve düşeyde kıvrım yapmadan doğrusal olarak depo sahası dışına çıkar. Depo tesisi çıkışında kontrol bacaları bulunur. Ayrıca dren boruları çevresine kum, çakıl filtre yerleştirilir. Bu filtrenin boru sırtından itibaren yüksekliği minimum 30 cm. olur.

4) Toplanan sızıntı suları, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinde verilen deşarj limitlerini sağlayacak şekilde arıtılır.

Madde 27- Depo kütlesinde havasız kalan organik maddenin, mikrobiyolojik olarak ayrışması sonucu çevreye yayılarak, patlamalara, zehirlenmelere sebep olabilecek metan gazı ağırlıklı olmak üzere karbondioksit, hidrojen sülfür, amonyak ve azot bileşikleri yatay ve düşey gaz toplama sistemi ile toplanır ve kontrollü olarak atmosfere verilir veya enerji üretmek sureti ile değerlendirilir.

Madde 28- Arıtma çamurunun depolanabilmesi için içinde bulunan su oranının %65 olması gerekir. Ancak depo yeri işletmecileri, çamurun su oranının daha fazla olması halinde, deponun stabilitesini bozmayacağı, koku problemi ortaya çıkarmayacağı kanaatine varırlarsa, su oranı %75’e kadar olan çamurları kabul edebilirler.

Madde 29- Depo tesisinde toz, koku, kağıt ve gürültü gibi çevreyi olumsuz yönde etkileyecek tesirlere karşı tedbir alınır. Ayrıca, depo sahasında evcil ve yabani hayvanların beslenmesi yasak olup, haşere ve sinek üremesini önleyecek tedbirler alınır.

Madde 30- Depolama işleminin tamamlanmasından sonra veya şevlerde dolgu sırasında, depo sahasının görünüş olarak çevreyi rahatsız etmemesi ve arazinin tekrar kullanılabilir hale getirilmesi için yeşillendirilmesi, ağaçlandırılması, deponun en üstüne ve şevlere tarım toprağı serilmesi gerekir. Bu toprağın kalınlığı dikilmek istenen bitkinin kök derinliğine göre seçilir. Depo kütlesi üzerine düşen yağmurun kısa sürede sahayı terk etmesi için en üst toprak tabakasının eğiminin %3’den büyük olması gerekir.

Madde 32- Katı atık depolama tesisi işletmecisi kişi ve kuruluşlar, her depo tesisinde  tesise gelen atıkların kontrolünden ve depo tesisinin işletilmesinden sorumlu bir teknik görevli bulundurmak zorundadırlar.
Tesisi işleten kişi veya kuruluşlar, evsel katı atık niteliğinde olmayan pil, akü ve ilaç gibi tehlikeli ve tıbbi atıkları depo sahasına kabul etmezler. Bu atıklar 27/8/1995 tarihli ve 22387 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği ve 20/5/1993 tarihli ve 21586 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliğine göre bertaraf edilir.
            Bakanlığın talep etmesi halinde depo tesisi işleten kişi ve kuruluşlar, istenen her türlü bilgiyi vermek zorundadırlar.

Madde 33- Organik katı atıkların oksijenli ortamda indirgenmesi suretiyle elde edilen kompostun toprağın yapısını iyileştirici bir vazife görmesi için;
1) Bahçe ve mutfak artıklarının, bu iş için kurulmuş tesislerde kompostlaştırılması,
2) Kompost üretimini kolaylaştırmak için, komposta elverişli organik atıkların ayrı toplanması,gerekir.

Pazar, Ekim 16, 2011

Air Pollution...

The dry air that we normally breathe is a mixture of about 78 per cent nitrogen and 21 per cent oxygen, the rest being argon, carbon dioxide, some other gases and particulate matter in trace amounts.Air also contains water vapor, the amount depending upon temperature. Actually the composition of air in the atmosphere, which extends to about 400 kilometres, changes with altitude. The lowest layer of the atmosphere, the troposphere, extends between the ground and 10-15 km altitude depending on the latitude of the place.The layer above the troposphere, the stratosphere, expands to 50 km above ground level. The layers above the stratosphere, are the mesosphere and the exosphere. The stratosphere contains the ozone layer that shields the Earth from harmful radiation coming from space.
            Oxygen and carbon dioxide in air are essential ingrediants for the sustainment of life. Good quality air contains oxygen,nitrogen and carbon dioxide in appropriate ratios. It should not contain any of the trace gases or particles in excessive amounts. The atmospheric condition in which substances are present at concentrations high enough to couse harmful effects on living organisms and materials is called air pollution. Sources of air pollution are either natural or anthropogenic. Intrinsic pollution originates from volcanic activities, forest fires and from the ocean or soil emissions. Naturel air pollution has been going on for billions of years without causing much harm, therefore, we shall narrow our discussion to air pollution regarding anthropogenic activities in terms of local (urban air pollution, industrial air pollution, utilities and air pollution) and global (ozone depletion,greenhose effect) processes.
                           (Andrzej FURMAN, The Environmental Dimension)

                                                 Hava Kirliliği...

Soluduğumuz kuru hava karışımının yaklaşık %78’ini azot, %21’ini oksijen, geri kalanını argon, karbondioksit, diğer gazlar ve az miktarda partiküler maddeler teşkil etmektedir. Hava ayrıca su buharı da içermekte olup bu miktar ortam sıcaklığına bağlıdır. Atmosferdeki hava karışımı yaklaşık 400 km genişlikte yer kaplamakta ve yüksekliğe bağlı olarak içerik de değişmektedir. Atmosferin en alt tabakasını troposfer oluşturmakta olup yere paralel olarak uzanmış 10-15 km civarlarında bir genişliğe sahiptir. Troposferin bir üst katmanı stratosferdir ve yerden yüksekliği yaklaşık 50 km’dir. Stratosferin üst katmanları ise mezosfer ve ekzosferdir.
Stratosfer, uzaydan gelen zararlı ışınları (radyasyon) tutan, Dünya’nın kalkan görevini gören ozon tabakasını içerir.

            Havanın içindeki oksijen ve karbondioksit hayatın devamının sağlanabilmesi için gerekli metaryallerdir. İyi kalitede olan hava; oksijen, azot ve karbondioksiti uygun oranlarda içermektedir. Asal gazlar yada partiküler maddelerden aşırı miktarda içermemelidir.Şimdiki mevcut atmosferik durum, yaşayan organizmalara ve maddelere zarar verecek şekilde yüksek konsantrasyonlu maddeler içermekte olup buna hava kirliliği denilmektedir. Hava kirliliğinin kaynağı doğal veya antropojenik olabilmektedir. Gerçek kirliliğin merkezini volkanik faaliyetler, orman yangınları ve topraktan yada okyanustan gelen emisyonlar oluşturmaktadır. Doğal hava kirliliği milyarlarca yıldır doğaya fazla zarar vermeden devam etmektedir, ancak, hava kirliliğine olan bakış açımızı insan kaynaklı aktivitelere bağlı olarak yerel (kentsel hava kirliliği, endüstriyel hava kirliliği...) ve global (ozon tabakasının incelmesi, sera etkisi) süreçlere daraltmalıyız.
                                                                           (Çeviri: Ali GÜNER)

Cumartesi, Ekim 15, 2011

Tekstil Atıksularının Arıtımına Bir Bakış...

Son yıllarda, çevresel önemi ve ekonomik verimi nedeniyle elektrooksidasyon ve elektrokoagülasyon gibi elektrokimyasal arıtma metotları dikkat çekmektedir. EC prosesinin kirleticileri uzaklaştırmadaki prensibi koagülasyon, adsorbsiyon, çöktürme ve flotasyon giderme mekanizmalarının biri veya birkaçına dayanmaktadır.
Alüminyum ve demir gibi metal anotların anodik çözünmeye uğraması ve hidrolizi ile metal hidroksitleri oluşmaktadır. Birçok avantajından dolayı EC prosesi, farklı endüstriyel atıksuların arıtılmasında etkili bir yöntem olarak kullanılmaktadır.
Tekstil atıksuları genellikle yüksek pH ve renk içeriği, düşük biyolojik parçalanabilirlik gibi özellikleri ile kirli atıksular arasında yer almaktadır. Tekstil ürünlerinin çeşitliliğindeki artış ve buna bağlı olarak yüksek değişkenlikte kimyasal özelliklere sahip birçok boyarmaddenin kullanılması, bu sektörün atıksularının arıtılmasını daha zor hale getirmektedir. Bu amaçla, adsorbsiyon, biyolojik arıtım, oksidasyon, koagülasyon ve flokülasyon gibi konvensiyonel metotlar kullanılmaktadır. Ancak adsorbsiyon prosesinde adsorban rejenerasyonunun zorluğu, kimyasal koagülasyonda kimyasal ilavesi sonucu istenmeyen reaksiyonların meydana gelmesiyle ekstra kirlilik ve fazla çamur oluşumu, biyolojik arıtımda bazı boyarmaddelerin mikroorganizmalar üzerindeki toksik etkilerinden dolayı başka
metotlar geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
Bununla birlikte, bu metotlar genellikle pahalı ve tekstil atıksularının bileşenlerinin çok çeşitli olmasından dolayı etkisiz kalmaktadır. Pek çok çalışma tekstil atıksularının arıtımında KOİ, türbidite ve çözünmüş katı maddelerin EC prosesi ile etkili bir şekilde giderildiğini göstermektedir.
EC ünitesinin geliştirilmesi ve optimizasyonu için; pH gibi atıksuya ait karakteristikler, akım yoğunluğu ve uygulama süresi gibi proses değişkenleri ve elektrot materyalinin tipi ile bağlantı şekli gibi proses konfigürasyonlarının ayrıntılı bir şekilde göz önüne alınması gerekmektedir.
(itü dergisi,su kirlenmesi kontrolü,Cilt:16, Sayı 1-3, 55-56,2006)

Perşembe, Ağustos 18, 2011

Stabilizasyon Havuzları

Bu arıtma yönteminde atıksular ön arıtma ünitelerinden geçirildikten sonra havuzlara alınır. Temel prensip, sisteme dısarıdan enerji verilmeden dogal ortamda arıtımın gerçeklestirilmesidir. Stabilizasyon havuzları anaerobik, fakültatif ve olgunlasma seklinde 3 kademeli olarakyapılır. Bu havuzlarda gerçeklesen temel arıtma mekanizmaları dengeleme etkisi, ön çökeltim ve organik maddelerin anaerobik çürütme ve aerobik oksidasyon ile giderilmesi seklinde özetlenebilir.

          Stabilizasyon havuzları organik madde giderme, alg üretimi ve oksijen temini, koliform giderme ve nütrient madde giderme amaçları ile biyolojik arıtma ünitesi olarak dünyada yaygın bir sekilde kullanılmaktadır.
           Havuzların aerobik tabakasında görülen bakteriler aktif çamur prosesi ve damlatmalı
filtrelerde görülen bakterilerle aynıdır. Bu organizmalar aerobik tabakadaki organik maddeleri parçalayarak oksitlenmis ürünlere dönüstürürler. Sistemde arıtımı saglamaya yardımcı olan algler de mevcuttur. Bunlar mavi-yesil, yesil, kahverengi ve kırmızı alglerdir.
           Sistemin avantajları, asırı derecede basit ve isletiminin güvenilirliginden kaynaklanmaktadır. Dogal arıtma neticesinde olusan çamur miktarı diger atıksu arıtma yöntemlerine kıyasla çok daha azdır ve olusan çamur stabil halde oldugu için ayrıca bir çamur arıtım islemine tabi tutmaya gerek yoktur. Bununla birlikte doğal arıtma yavaş cereyan ettiginden büyük havuz hacimlerine ihtiyaç vardır. İklimin sıcak olması tercih sebebidir. Proses yeterli büyüklükte arazinin mevcut oldugu, iklimin müsait oldugu, alıcı ortamın yüksek arıtma verimliligi gerektirmediği, tesisin inşa edileceği bölgeye yakın yerlesim alanının bulunmadığı ve belediyenin yüksek teknolojili bir tesisi isletemeyeceği endişesinin olduğu durumlarda tercih edilir.
Sistemin arıtma verimi %70-80 civarında, kisi basına alan ihtiyacı 2-4,5 m2 olup sadece personel ve çok az bakım masrafı gerektirmektedir.

Perşembe, Temmuz 07, 2011

"Coğrafi Bilgi Sistemleri"

“Coğrafi Bilgi Sistemleri”  ingilizceden dilimize geçmiş olan GIS (Geographical Information Systems)’in açılımı olup; konuma dayalı gözlemlere dayanarak elde edilen, grafikleri çıkarılmış veya grafikleri olmayan belge ve bilgilerin toplanması,saklanması, işlenmesi ve kullanıcıya sunulması için hazırlanmış, belgelerin ve bilgilerin bütünlüğünü sağlayan bir bilgi sistemidir.
Ayrıca bu sistem dünya üzerindeki karmaşık sosyal,ekonomik ve çevresel sorunların çözülmesi için hazırlanmış ve ortak bir veri tabanı oluşturarak kurumlar arası iletişimin de daha iyi sağlanabilmesi amacıyla geliştirilmiştir.
            “Coğrafi Bilgi Sistemleri” kompleks bir yapıya sahiptir ve çeşitli kullanım alanları vardır. Bu sistem bilimsel araştırmalar,kaynak yönetimi, çevresel etki değerlendirmesi, altyapıların oluşturulmasında (kanalizasyon,doğalgaz,elektrik…), kentsel planlama, maden haritalama, meteoroloji haritalarında, askeri uygulamalar… vb. alanlarda kullanılabilir.

            “Coğrafi Bilgi Sistemleri” belediyelerde özellikle şu alanlarda kullanılmaktadır:

·         Harita ve Kadastro,
·         İmar uygulama işlemleri,
·         Ruhsat,
·         Kentsel yönetim ve denetim,
·         Kriz Yönetimi,
·         Fen İşleri,
·         Şehir ve Bölge Planlama,
·         Teknik Altyapı Hizmetleri,
·         Teknik ve Sosyal Altyapı ve Yönetimi,
·         Peyzaj Planlama ve Yönetimi

Belediyelerde GIS sistemlerinin kullanılması, Kurumlar arası bilgi paylaşımının sağlanması,belediyelerde tüm verileri ve uygulamaları kapsayan bütünleşik bir yapının sağlanması gibi durumları amaçlamaktadır.

            Belediyeler “Coğrafi Bilgi Sistemleri” ‘ni kullanarak bir çok yarar elde etmektedirler.
v  Güncel veriler ile en etkin kararı alma,
v  İşlemlerin gerçekleşmesinde geçmişe göre daha hızlı ve verimli sonuç alma,
v  Diğer kurumlarla işbirliği sağlama,
v  Stratejik yönetime katkı sağlama… gibi yararlar sağlanırken,
v  Ancak kaynak yönetiminde etkinlik  fazla sağlanamamıştır.

Belediyelerce bu sistemin daha etkin ve verimli kullanılabilmesi için, belediyelerdeki özellikle üst düzey yöneticilerin bu sistemler hakkında daha bilgili olması, diğer çalışanlarında bilişim sistemlerine karşı pozitif yaklaşım sergilemeleri ve bu konularda özellikle okur yazar olmalarıson derece önemlidir.

Çarşamba, Temmuz 06, 2011

Kanalizasyon Sistemlerinin Projelendirilmesi...


Kanalizasyon sistemleri ayrık ve birleşik olmak üzere 2 şekilde projelendiril-mektedir.
Birleşik sistemler; evlerden gelen atıksular, sanayilerden gelen endüstriyel atıksular (ilgili yönetmeliklere göre gerekli arıtım yapıldıktan sonra hatta verilmek şartıyla) ve caddelerden gelen yağmur sularının toplandığı sistemlerdir.
Ayrık sistemler ise; evsel nitelikli ve endüstriyel atıksuların yağmur sularından bağımsız olarak toplandığı sistemlerdir. Bu sistemlerde yağmur suları için ayrı bir hat döşenmektedir.
Bu iki sisteminde birbirene göre avantajları ve dezavantajları vardır. Ancak günümüzde daha çok ayrık sistemler tercih edilmektedir.

Bu avantaj ve dezavantajları şu şekilde sıralayabiliriz:

Ayrık Sistem Avantaj ve Dezavantajları;
·         Ayrık sistemlerde yatırım maaliyeti birleşik sisteme göre %40-60 daha fazladır ancak uzun sürede daha ucuzdur,
·         Ayrık sistemler ile taşınan suyun arıtılmasında kullanılan tesislerin boyu daha küçüktür,
·         Yağmur hattı ayrı olduğundan dolayı, yağmurlu zamanlarda tesise gelen suyun miktarı sabittir ve herhangi bir açıdan değişim olmaz,
·         Yağmur ile caddelerden gelen kum,taş,çakıl gibi maddeler farklı kanalla gittiğinden dolayı sisteme giremez ve dolayısıyla zarar veremez,
·         Akış hızı sabit ve hızlı olduğundan dolayı septik koşullar ve oksijensiz ortam oluşmaz.
·         Sistemin yıkanmasına fazla gerek yoktur,
·         Yağışların yoğun olduğu zamanlarda alt kottaki yerleri su basma ihtimali yoktur,
·         Dar sokaklar ve caddelerde bu sistemin yapılması oldukça zordur,
·         Başlangıç kanallarının boru çapları dar olduğundan dolayı kanal ağını genişletmek zordur.

Birleşik Sistem Avantaj  ve Dezavantajları;
·         Yatırım maaliyeti düşüktür,
·         Birleşik sistemler  ile taşınan suyun arıtılmasında kullanılan tesislerin boyu daha büyüktür,
·         Şiddetli yağmurun olduğu zamanlarda tesise gelen suyun miktarı artar ve arıtma sorunlarına sebep olur,
·         Caddelerden gelen kum,taş,çakıl gibi maddeler kanalizasyon sistemine girer ve gereh hatta gerekse arıtma tesisine zarar verirler,
·         Kanallarda hız ve oksijen miktarı mevsime ve iklime göre değişeceğinden dolayı ortamda septik ve oksijensiz ortamlar oluşabilir. Bu da kötü kokulara sebep olur,
·         Yağışların şiddetli olduğu zamanlarda,kanal kapasitesinin yetersiz kalması durumunda alt kottaki aboneleri su basabilir,
·         Başlangıç kanal genişlikleri daha büyük olduğundan dolayı, kanal ağını genişletmek daha kolaydır.

Birleşik sistemlerde, iklimin kurak olduğu zamanlarda kanala gelen suyun debisi düşer, ortam septik ve oksijensiz bir durum alır. Bu durum kötü kokulara sebep olur, kanal hattının aşınmasına ve arıtmanın zorlaşmasına sebep olur.
Eğimin fazla olması durumunda o caddeye sadece kanalizasyon hattı döşenir. Yağmur yağdığında ise yağmur suyu yüzeysel akış ile iletilir. Eğimin sıfıra yaklaştığı yerlerde yağmur suyu mazgalı konur ve yüzeysel akıştan gelen su bu şekilde tekrar sisteme dahil edilir.
Yağmur suları kanalı ile toplanan sular, deşarj standartlarına uygun olduğu sürece arıtma yapılmadan direk olarak alıcı ortama verilirler.

Cuma, Temmuz 01, 2011

Ters Ozmoz Sistemi ile Arıtım...

Ters Ozmoz, arıtılmamış suyun basınç ile yarı geçirgen zardan geçirilmesi işlemidir. Bu işlem ozmoz işleminin tam tersidir. Bu şekilde sudaki mikroorganizmalar ve minareller tutulmuş olur. Su kaynağı ve kalitesi ne olursa olsun ters ozmoz işlemi ile aynı güvenilirlikte ve kalitede su elde edilir.
Ters ozmoz işlemi ile;
·         Klor ve oluşan DYÜ (Dezenfektan yan ürünleri),
·         Flora,
·         Organik ve Biyolojik kalıntılar,
·         Bakteriler,
·         Aktif maddeler,
·         Fosfat,sülfat,nitrat kökleri,
·         Ağır metaller,
·         Ve sodyum, magnezyum,kalsiyum gibi su sertliğine etki eden maddelerin giderimi sağlanır.
Bilinen virüs ve bakterilerin çapları 0.02 ile 0.4 mikron arasında değişmektedir. Ters ozmoz işleminde kullanılan yarı geçirgen membranın boşluk çapı ise 0.001 mikrondan küçük olmak koşuluyla genelde 0.0001 mikrondur. Bu şekilde minerallerin %99 u sistemden arıtılır ki, bakteri ve virüslerin geçme ihtimali yoktur. Bu yüzden bu sistem dünyada en güvenilir arıtma sistemlerinin başlarındadır.
            İdeal içme suyu 0-50 ppm aralığındadır. 170 ppm’e kadar olan sular kabul edilebilir. Bu sınır değerin üzerinde olan sular sert su olarak adlandırılır.Dünya içme suyu standartlarına göre  TDS (Total Dissolved Solids) değeri en fazla 500 ppm’dir. Bu değerin üzerindeki suların içilmesi kesinlikle uygun değildir.
            Ters ozmoz sistemiyle arıtılmış suyun TDS değerleri (sistemin verimine, işletim sistemi basıncına, giriş suyu konsantrasyonuna bağlı olarak) 10 ila 25 ppm arasında değişebilir.
            Teorik olarak, minerallerin membranın diğer tarafına geçmemesi gerekmektedir. Ancak işletme basıncına, membran cinsine, giriş suyu özelliğine bağlı olarak bir miktar mineral diğer tarafa geçebilir. Buna mineral kaçağı diyoruz.
            Arıtılan su minerallerden ve bakterilerden %99 oranında uzaklaştırılmıştır. Ham su tarafında ise mineraller geçemediğinden dolayı bir yoğunluk vardır ve bu kısım atık su olarak adlandırılır. Normal kuyu suyu arıtımında atık su kısmı giren suyun yaklaşık %15-20’lik kısmını oluştururken, deniz suyu arıtımında atıksu değeri % 60 gibi büyük rakamlara ulaşır. Bu da arıtım maaliyetini artıran bir durumdur.